24 Nisan 2018 Salı

RÖPORTAJ

Mugira Alsharef: “Bazen öyle bir haber yaparsın ki çok yankı bulur ve devletler sessiz kalamaz”

Suriye’de yedi yılı aşkın süredir devam eden savaşın tanığı BBC Ortadoğu savaş muhabiri Mugira Alsharef ile Savaş ve Gazetecilik üzerine sohbet ettik.
          





Merhaba, ilk önce kendinizi tanıtır mısınız? Gazeteciliğe nasıl başladınız?

Benim ismim Mugira Alsharef. Suriye Dera’lıyım. Dera Suriye’deki olayların başladığı yer. Mart 2011 tarihinde başladığı yer. Türkiye’ye 2010 da geldim yani savaştan önce ve benim amacım bu alanda çalışmak değildi, futbolcuyum normalde futbola devam edecektim ki devam ettim bir süre ondan sonra da okuluma devam edecektim ama olaylar patlak verince işte ister istemez insan dahil oluyor, haberleri takip edip tercümanlık yapıp medyaya bir şekilde dahil oldum, özellikle sosyal medya üzerinden. Olaylar başladığında, bizim ilden başladığı için daha çok içindeydik 2011-2012 yıllarında çok aktiftim, ismim baya duyulmuş, benim haberim yok. BBC de çalışan bir arkadaşımın arkadaşı beni tanıyor ve geliyor bana teklif ediyor böyle bir iş var çalışır mısın? Tabi o zaman benim hiç gazetecilikle alakam yoktu, ilgim de yoktu. Tamam görüşelim falan dedik görüştük. Bana dediler ki Suriye’ye gideceksin bizimle çalışmanı istiyoruz, bende kabul ettim. Niye? Çünkü olaylara daha çok dahil olmak istiyordum ve Suriye’ye daha önce gitmediğim için bu bana bahane oldu. Değerlendirdim ve kabul ettim, 2012 yılından beri BBC elemanı olarak Suriye ve sınır bölgesinde çalışıyorum.

Sizi savaş muhabiri olarak tanıyoruz. Nedir savaş gazeteciliği? Diğer gazetecilik türlerinden farklı mı? Farklıysa nedir farkı?

Tabi çok farklı yani çok ortak yanları da var ama her muhabir savaş bölgesine gidemez, gidebilmek için belirli eğitimler var belirli kuruluşlar var onlara katılması gerekiyor, tabi cesur olması gerekiyor çünkü savaş bölgesinde savaşmak hani muhabir olarak veya yardım elemanı olarak kolay bir şey değil. Her taraftan tehdit var karadan tehdit var havadan tehdit var bunları göze alarak yapıyorlar işlerini savaş muhabirleri. Mutlaka çok farklı, çokta kolay bir iş değil.

Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir denir. Gazetecilik açısından bu ne kadar doğrudur? Gazeteciler gerçekleri aktarmakta başarısız mı oluyorlar?

Çok önemli bir soru aslında. Şöyle bir şey var savaş bölgesinde savaştığınız zaman yani şuan baktığımızda Ortadoğu’da ki ya da diğer savaş bölgelerindeki durum çok değişik aslında çok karışık. Her seferinde işini rahat yapamıyorsun, istediğin gibi yapamıyorsun genel olarak söylüyorum her zaman değil. Mesela şöyle bir örnek vereyim, bir savaş bölgesine gittiniz orada bir rejim hakim bir hükümet, devlet hakim orada istediğin haberi yapabilir misin yapamaz mısın? Bu soru var değil mi yani çünkü orada belirli yerlere gitmen gerekiyor, seni bir yere yönlendirirler haberi de istediğin gibi yaparsın her bölgede değil belli bir kısmında böyledir. Ben böyle bir şeyle hiç karşılaşmadım. Gerçekleri savaş bölgesine girdiniz kamerayı açtınız gerçekler kendini zaten gösteriyor niye çünkü  zaten savaş ölenler var sen bunu göstermeye çalışıyorsun savaşın etkilerini vesaire. Kamerayı açtığında zaten gerçekler kendi kendine görünüyor. Yani  tabi gerçekleri göstermek isterken çok zorluklarla karşılaşıyorsun mesela özellikle Suriye gibi bir yerde yani benim sık sık gittiğim yerler, Halep’te mesela bir sürü grup var ve her grup bir bölgeyi kontrol ediyor ben bir bölgeden diğerine geçmek için çok çabalıyorum çok dikkat ediyorum araştırıyorum tehlikeli durumlar oluyor çünkü. Ben Salih’ten Muhammed’e geçeceğim ama Muhammed’de ayrı bir grup var farklı kafası var adamları farklı o yüzden çok dikkat etmem lazım, haber yaparken de öyle. Yani dediğim gibi savaş bölgesinde böyle dediğim gibi diğer sakin bölgelerde o bir şekilde haber yapamıyorsun.

                         


Savaş muhabirleri genelde taraflı olmakla suçlanır. Bu suçlama haklı bir suçlama mıdır, size böyle bir suçlama yöneltilse ne cevap verirdiniz?

Sadece savaş muhabirleri değil, hiçbir gazeteci taraf olmamalıdır. Muhabir dediğimiz tarafsız olacak, gazetecilik bunu gerektirir. Tarafsızlık çok ama çok önemlidir. BBC elemanı olarak hiçbir zaman taraflı olmadım, BBC için genel de konuşabilirim taraflı olmadık çünkü bu haberciliğin temel ilkelerinden birisi. Ama Suriye gibi bir yerde çalıştığınız zaman taraflı olduğunuza ya da gerçekleri yansıtmadığınıza dair suçlamalarla karşılaşacaksınız. Ben ve ekibim diğer kanallara ve gazetelere olduğu gibi bu tarz suçlamalarla karşılaştık. Ama tabi insanlar orada çok farklı düşünüyor hem yedi yıldır devam eden bir savaş var, insanların psikolojileri çok bozuk ve beklentileri çok farklı çoğu insan gazetecileri karar sahibi sanıyor yani sen geliyorsun haberini yapacaksın çıktığında da buradaki durumu değiştireceksin çoğu insan böyle düşünüyor özellikle savaş bölgesinde Ortadoğu’da ki insanlar. Tabi duyarlılık eğitim olmadığı için de kaynaklanıyor bu durum. Mesela İdlib’de bir kere çekim yaparken geldiler bana dediler ki siz niye haber yapıyorsunuz madem bir şey değişmeyecek, durum iyileşmeyecek ,niye bunu yapıyorsunuz? Halktan insanlar çekim yaptığımızı görünce toplanıyorlar. Biz de diyoruz bizim görevimiz burada olan her şeyi dışarıya göstermek, yansıtmak. Dışarı dediğimiz BM, büyük devletler vs. bunlar nasıl reaksiyon gösterirler bu bizi ilgilendirmez. Biz savaş bölgesindeki durumları değiştiremeyiz. Tabi şöyle bir şey de var bazen öyle bir haber yaparsın ki çok yankı bulur ve devletler sessiz kalamaz. Mesela 2013’te bir haber yaptık, belgesel şeklinde. Çok mühim bir etki buldu, devletler haberi konuştu konu kimyasal silahtı ve ona göre bazı tepkilerde verildi bu aslında muhabirliğin önemli bir kısmı yani az da olsa bazen bir şeylerin değişmesine vesile olabiliyorsun ama bunu karşıdaki insana umut olarak veremezsin. Ben işimi yaparım olur mu olmaz mı bilmiyorum ama benim umudum, olsun. Özellikle savaş bölgesinde yaşanan hadiseleri dışarıya aktarmak umudumuz şu insanlar görüp tepki verip durumu değiştirmek için gayret etsinler.

Taraf olmamak çocukların öldürüldüğü bir ortamda zor değil mi? Zalim-Mazlum kavramları devreye giriyor, nasıl tarafsız oluyorsunuz?

İşte bunu anlatmaya çalışıyorum zaten. Savaş bölgesinde taraf olmanıza gerek yok, olmamalısın. Ben şunu çok yaşadım bir yere gidiyorum bomba düşüyor çekiyorum, pekii Suriye sahasında 2015’e kadar yani Rusya Suriye’ye girmeden önce sadece rejimin uçakları uçuyordu, o bomba kimden düşmüş olabilir? Suriye hava sahasında o zaman onlardan başkası uçamıyordu değil mi koalisyonun ve Rusya’nın dahil olmasına kadar. O yüzden ben haberi yaparken şunu söyleyebilirim, bomba Suriye savaş uçaklarından düştü bunu diyebilirim rahat bir şekilde bunu herkes biliyor zaten ve tespit eden insanlarda var ama 2015’ten sonra çok şey değişti artık koalisyon uçakları, Amerika, Rusya şu bu derken çok karıştı. Aslında bölgeye göre çıkarabiliyorsun yine kimin bombası düştüğünü. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum taraflı olmana gerek yok çünkü gidip olayları olduğu gibi gösterdiğinde insanlar anlıyor, bir bombanın düştüğünde yaptığı şeyleri çekince orada bir şey söylememe gerek kalmıyor. Bomba düştü, insanlar öldü, yaralılar var, hastanelere gittim takip ettim çektim vs. böyle zamanlarda olaya duygusal ve insani yaklaşmak gerekir, taraflı değil. Taraflı olmak hiçbir zaman bana insani gelmemiştir. Hastaneye giderim mesela orada bir çocuk var onun adını alırım, yaşını sorarım, ailesi ile ilgili bilgi toplarım bunu servis ettiğim zaman benim kanaatim çok büyük bir yankı bulacak ve insanlar savaşı anlayacak. O yüzden taraflı olmaya gerek yok, olanı gösterin ve çekilin.



Türkiye’nin Suriye’deki operasyonunu gazetecilik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazeteciler toplumu doğru bilgilendirme konusunda başarılı mı?

Yedi yıldır savaşın ortasında olan bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim, Türkiye’nin Suriye’ye girmeye hakkı var yani ben haklı buluyorum çünkü niye? Orada bir sınır krizi var, terör tehdidi var, mülteci konusu ayrı bir konu yani sadece 3,5 milyon Suriyeli mülteci var. En önemlisi terör tehdidi, sınırdan kimliği belirsiz bir sürü insan giriyordu şimdilerde daha sıkı bir güvenlik olsada önceden böyle değildi. Türkiye girdikten sonra da bir sürü haber yazıldı sivillerle ilgili tutumuna ilişkin. Ben orada olmadığım için bunu inkar edemiyorum, Türkiye sivil öldürmedi diyemiyorum ama Türkiye öldürdü de diyemiyorum. Bu yedi yıl da kaç ülke girdi Suriye’ye? Say say bitmez, Türkiye en son giren ülke oldu halbuki herkesten önce girmeye hakkı vardı komşu olduğu için ve terör tehdidi olduğu için. Benim 2011’den bu yana sivillerle ilgili gördüğüm şey şu, kimse Türkiye kadar hassasiyet göstermiyor. Bu tarz haberler çıktı ve çoğu zaman gerçek haber olmadığı kanıtlandı ama yine de orada olunca daha kesin bir şekilde bu haberin bilgisini paylaşabiliyorsun. Bu siviller konusunda benim kanaatim bu keşke herkes Türkiye kadar hassas olsa ve o kadar insan yaşamını yitirmese. Örnek olarak Rakka’da Rusya’nın bombaladığı yerlerde çok sivil ölüyor bunu BM’de söylüyor, herkes biliyor. Temennim bütün ülkelerin siviller konusunda Türkiye kadar hassas olması.

Hep alanda olan bir gazetecisiniz, yaşadığınız çarpıcı olayları bizimle paylaşır mısınız?

Suriye’de kaldığım dönem çok uzun bir dönem beş veya altı yıldan bahsediyoruz. Çok acayip ve etkilendiğim olaylar yaşadığımı söyleyebilirim 2012’de mesela Halep’teki olayların başladığı yıl, Şear diye bir mahalledeyiz orada hastane var Şifa hastanesi hep çok saldırılara maruz kalan bir hastanedir ve en sonunda yıkıldı. Biz hastaneye girdik ekip olarak haber yapacağız tabi o zaman rejimin savaş uçaklarıyla saldırdığı ilk günler “rejim artık uçak kullanıyor” diye bir haber yapmıştık, hatırladım. Hastaneye gittik çok acayip şekilde sayamadığım kadar yaralı geliyor yirmi yada yirmibeş dakika içerisinde  otuz’dan fazla yaralı girdi yani dakika başı diyebilirsin buraya kadar dayanıyorum, çekiyorum aynı zamanda ekibin tercümanı olduğu olduğum için tercümanlık yapıyorum ama bir yerden sonra dayanamaz hale geldim çok az doktor vardı ve doktorlar hastaların birini alıyorlar masaya deniyorlar kurtarmayı olmuyor alın bunu diye ittirip diğerine bakıyor o kadar seri yapıyorlar ki bunu, kurbanlarda oluyor bakarsın alırsın öyle bir manzara vardı ama yatanlar havyan değil insandı, doktorların o halini unutamıyorum çünkü  tabii doktorunda yapabileceği bir şey yok, kurtaramadım şuan beni bekleyen onlarca yaralı var bu olmadı hadi  bir sonrakini getirin.  Orada çok tuhaf oldum ve çok kötü oldum sonra yavaş yavaş sakinleşmeye başladı, akşama doğru rejim uçakları çekilmeye başladı, hastaneden çıktım akşamüstü güneş batmaya başladı hastanenin yanında çektiğimizi hatırlıyorum hastane hemen önünde bir çocuk yatıyor ama bu çocuk 3 yada 4 yaşında bir çocuk,  fotoğraf  var kan içinde ölüyor oraya bırakıldı bekliyorlar ki kendi ailesi gelsin alsın ama ailesi ortada değil, ortada yok ve yaşıyorlar mı öldüler mi henüz belli değildi biz tabii oradan ayrılmak zorunda kaldık, ayrıldığımızda o çocuk hala oradaydı buda beni çok etkiledi bu Halep'te yaşanan bir olaydı.
Çok etkilendiğim başka bir olay ise 2013’te kimyasal silah saldırısı olduğunda ben saldırının olduğu okula en yakın hastanedeydim tevafuk. Birden bir sürü ambulans sesleriyle birlikte içeriye yanık çocuklar getirdiler ortalık cehenneme döndü ve görüntüler dışında öyle bir koku var ki anlatamam o anları unutamıyoruz, o anda çekimi falan bıraktım maskeyi takıp yardım etmeye başladım, insanları taşıdık, yıkadık, krem falan sürdüler. O gün içlerinden biri Siham adında bir kız çocuğu onu Ankara’ya tedavi ettirmeye getirdik, haftalarca ilgilendik vücudunun %70’i yanıktı ama iyiye gidiyordu, bir gün ansızın babasından Siham’ın ölüm haberini aldım. İçimde çok büyük iz bırakan bir çocuk ve bu olayları unutmaya çalışıyorken bugünlerde Guta’da aynı silahlar kullanıldı ve aynı manzaralarla karşılaştık. İşte unutmaya çalışırsın ama her zaman hatırlarsın, bu beni en çok etkileyen olaydı.

                                                
Eşiniz de savaş gazetecisi. Eşinizin savaş bölgesinde muhabir olması sizi tedirgin eder mi? Savaş gazeteciliği kadınlar için uygun bir meslek değil diyenler ne kadar haklı? Eşinizin savaş gazetecisi olmamasını tercih eder miydiniz?

Tedirgin ediyor, olmamasını ister miydim? İsterdim. Yağmur’un savaş bölgesine gitmesini kesinlikle istemem ama aynı zamanda bu işi yaptığı için onunla gurur duyuyorum kolay bir iş değil. Kadın bu işi yaptığı  zaman erkeğin yaptığından farklı olur çünkü kadın daha çok ses getirir, savaş bölgesine giden çok az kadınlardan birisi benim eşim bu yüzden onu tebrik ediyorum ama tebrik ederken de vazgeç diyorum. Çok karışık bir duygu. Kadınlar gitsin mi gitmesin mi konusuna gelirsek bence kadına, ailesine, bölgeye bağlı bir durum bunları göz önünde bulundurarak yapsın. Kadın için de erkek için de aslında şöyle diyebiliriz, savaş bölgesine girmek istediğinde o bölgenin her şeyini çok iyi araştırıp girmesi gerekiyor. Çok çok detaylı bilgilere ulaşacak kadar araştırması lazım, escort olarak doğru adamı seçmesi lazım yoksa direk ölüme gitmiş olursun.

Son olarak savaş gazetecisi olmak isteyen gençlere ne söylemek istersiniz?

Dil ve bağlantı. Sağlam dil eğitimi ve bölgelerle bağlantı, çok insan tanımak.

       

18 Mart 2018 Pazar

7 YIL GERİDE KALDI!


500 BİN İNSAN ÖLDÜ! İNSANLIK ÖLDÜ!

Suriye'de 7 yıl önce Beşar Esad yönetimine karşı iki çocuğun yazdığı duvar yazısıyla başlayan isyan, tüm ülkede büyük yıkıma yol açan ve binlerce insanın öldüğü bir iç savaşa dönüştü.
                                           

  "Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende"



2011'de başlayan iç savaşta Rusya, halka yapmış olduğu hava saldırıları ile Esed'in yanında yer aldı. 
İran, Esed rejimine destek olmak için yüzlerce asker gönderip milyarlarca para harcayıp yerini belli etti. Rejime asker yetiştiren de yine İran oldu.
ABD, İngiltere, Fransa ve diğer Batılı ülkeler tam taraf belli etmese de Özgür Suriye Ordusu'nun aleyhine bir yol izledi.
Suudi Arabistan, İran'ın ülkeye olan etkisini azaltma isteği ile muhalif gruplara para ve silah yardımında bulundu.
İsrail' de kendine Hizbullah'ı dert edinip(!) hava saldırıları ile değişmez tarafı, zalimler cephesinde yerini aldı.
Türkiye ise uzun süredir ÖSO'ya destek veriyor. Şimdi de Zeytin Dalı Harekatı'nı ÖSO ile birlikte yürütüyor.


Savaşın Yıllara Göre Seyri İse Şöyle;


2011
  • 15 Mart'ta Dera'da barışçıl gösteriler başladı.
  • Nisan'da ülkenin her kentine gösteriler yayılınca rejim Dera'ya girdi.

2012

  • Şubat'ta batıdan Esed’e istifa çağrıları yükselmeye başladı.Esed’in istifasını Öngören tasarıyı Rusya ve Çin veto etti.
  • Temmuzda Özgür Suriye Ordusu halep’in kuzeyini ele geçirdi.
  • Rejim Haseke'nin Amude ilçesini, Halep’e bağlı Afrin'i ve Kobani'yi terör örgütü ye YPG ve PKK'ya bıraktı.
  • Kasım’da Katar’da Suriye muhalif ve devrimci güçler ulusal koalisyonu(SMDK)kuruldu. Batılı ülkeler SMDK’yı Suriye halkının meşru temsilcisi olarak tanıdı.
2013
  • Haziranda Cenevre görüşmeleri başladı.
  • Ağustos’ta esed rejimi doğu Guta’ya kimyasal silahla saldırdı, 1400’den fazla sivil öldü.
2014
  • Ocak ayında DAEŞ, Rakka’yı ele geçirdi, terör örgütü haziranda sözde hilafet ilan etti.
  • Eylül’de ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon değil DAEŞ’e yönelik hava saldırıları düzenlemeye başladı.
2015
  • Ocakta YPG/PKK, Aynularab’ı(kobani) DAEŞ’ten alarak,işgal etti.
  • Mayıs ayında muhalifler İdlip’i ele geçirdi.
  • 30 Eylül’de Rusya’nın iç savaşa doğrudan müdahalesi başladı.
  • Aralıkta BMGK, siyasi geçişin yol haritasını karara bağlayan 2254 sayılı kararı kabul etti. Karar, sonraki Cenevre toplantılarında temel müzakere belgesi kabul edildi.
2016
  • Ağustos’ta YPG/PKK, ABD’nin desteğiyle Menbiç’i işgal etti.
  • Türkiye, Fırat kalkanı harekâtını başlattı,6 ay içinde 2055 km² alan terörden arındırıldı.
  • Eylülde rejim, Halep’i tam kuşatmaya aldı. Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğü nde 13 Aralık’ta Halep’te ateşkes ilan edildi.
2017
  • Şubatta Türkiye ve Rusya, ateşkesi Suriye geneline taşımak için Astana’da bir araya geldi. Astana’da iran’ın da katılımıyla sekiz toplantı düzenlendi.
  • 4 Nisan’da rejim güçleri Han Şeyhun’a kimyasal silah ile saldırdı. En az 100 sivil öldü. ABD, Şayrat hava üssüne füze saldırısı düzenledi.
  • Mayısta Türkiye, Rusya ve İran; güney cephesi ile İdlip, Humus ve Şam’da gerginliği azaltma bölgesi ilan etti.
  • Ekim’de TSK, İdlip’e intikal ederek, ateşkes gözlem noktaları kurma sürecini başlattı.
  • DAEŞ, Rakka ve Deyrizor’dan çıkarıldı.YPG/PKK, Rakka merkezini işgal etti.
2018
  • Türkiye 20 Ocak’ta Afrin’deki terör örgütleri YPG/PKK-DAEŞ’e karşı Zeytin Dalı Harekatını başlattı.                                                
                                                                                                                          AA'dan alıntı.




7 yıl boyunca Suriyeli sığınmacı halka kucak açan Türkiye, kamplarda, kentlerde büyüttü savaşın çocuklarını..

Sevgili ZE' nin Kadrajından ;







Adı Sabah. Ailesi ile Babusselam çadır kentinde yaşıyor. Gözlerinde savaşı görüyoruz.







 Hasta, yorgun, korkmuş. O'da savaşın çocuğu.
















Yaralı ama zafer umuduyla büyüyen bir çocuk daha.